Olmak ve Görünmek Kiplikleri Bağlamında Bir Çözümleme
Doç. Dr. Songül Aslan Karakul
Kanadı Derviş tarafından kırılan Kuş’a,
Hz. Süleyman sorar: “Neden kaçmadın?”
Kuş: “Dervişlik hırkası giymişti, zarar vermez diye kaçmadım”, der.
Hz. Süleyman, kısas ile dervişin kolunun kırılmasına karar verir.
Kuş itiraz eder: “Kolunu kırmayın hırkasını çıkartın! Onunla kandırıyor”, der.
Gerçekçi koyuta (fr. postulat) göre anlamlandırma kavramla nesne arasında bir bağıntıdır. Göstergebilim ise göstergeleri anlamlandırma bilimidir. İnceleme nesnesini göstergeler dizgesi (fr. systèmes des signes) oluşturur. Göstergenin betimlenmesi ve anlamlandırması kendini çoğu zaman kültürel ve toplumsal bir yorumlamanın sonucu olarak gösterir. Bu yorumlama, çalışmamızda doğa (hayvan)/insan karşıtlığıyla yapılmaya çalışılacaktır. Hz. Süleyman ve Kanadı Kırık Kuş kıssası içinde barındırdığı edenler; doğaları ve eylemleri bakımından olmak ve görünmek kiplikleri ve her ikisinin çelişiklerini göstergebilimsel dörtgen üzerinde göstermeyi amaçladığımız göstergebilimsel çözümlemeye uygun bir örnekçe oluşturmaktadır.
Göstergebilim, göstergeler dizgesini anlamlandırmaya, kavramla nesne arasındaki bağıntıyı ortaya koymaya çalışan ve kendisini sürekli geliştiren, uygulama alanlarını her geçen gün genişletmekte olan kuramsal bir örnekçedir. Bu örnekçe, kültürel dünyanın ürettiği anlamlı dizgeleri kendisine inceleme nesnesi edinmiştir. Göstergebilimsel örnekçe, kavram ve nesne arasındaki bağıntıyı araştırırken bu bağıntının ne olduğundan çok nasıl olduğuyla ilgilenmektedir. Yani anlamın oluşum katmanlarına bakmaktadır. Bir bakıma Jacques Dérrida’nın önerdiği yapıbozumu tekniğiyle çalışmaktadır.
Yaşamı boyunca dünyayı ve insanı kavramaya çalışmış olan Algirdas-Julien Greimas’ın İstanbul Üniversitesinde misafir öğretim üyeliği yaptığı dönemde Tahsin Yücel’in doktora tezinde kullandığı yöntemden esinlenerek geliştirmiş olduğu ve yine kurucusu olduğu Paris Göstergebilim Çevresi’nde kabul görüp kullanılan bu kuramsal örnekçenin aygıtlarından biri de ele alınan anlamsal dizgedeki kipliklerin tespit edilerek bu kipliklerin göstergebilimsel dörtgen çizgesinde değerlendirilmesidir. Burada kurulan önerme anlatıdaki eyleyenlerin olma hâli ve eylemlerinin tutarlılık/tutarsızlık gösterip göstermediğinin doğrulamasına olanak sağlamaktadır.
Anlatılar türlerine göre değişik işlevlere sahiptirler. Örneğin, bir şair şiirinde “bir şey öğretmek, bir şey anlatmak, bir şeye inandırmak arzusuyla dolu olmadan, bunları salt amaç olarak benimsemeden de, bir şey öğretebilir, bir şey anlatabilir, bir şeye inandırabilir” (Rifat, 2000: 32) der. Kıssa ise bir tür olarak tam da bir şey öğretmek, ders çıkarmak, ibret almak amaçlarını güder. “Kur’an kıssalarının anlatım yönteminde üç temel özellik göze çarpar: Tekrar, olayların sadece amaca (dinî bildiri / ibret) yetecek kadarının anlatılması, kıssaların arasında ibret alınacak özellik ve noktaların ne olduğunun belirtilmesi” (Şengül, 2002: 500) söz konusudur.
Gösterge olarak bir anlatı da diğer tüm anlamlı yapılar gibi anlatım ve içerik düzlemlerinden oluşan bir bütündür. Hem anlatım hem de içerik bir töz ve biçim barındırır. Gösterge bu katmanların ögeleri arasındaki ilişkilere bakılarak yorumlanabilir. Rifat’ın (2000: 20) ifadesiyle, “anlatım düzlemindeki birimlerin eklemleniş düzeni ile içerik düzlemindeki birimlerin eklemleniş düzeninin eşbiçimli oldukları ileri sürülebilir”. Greimas’ın, Lancioni’nin (2010) deyimiyle göstergenin yapısını oluşturma örnekçesinde üretici izlem (fr. parcours génératif) düzeyleri arasında yüzeysel düzeyler anlatım düzlemi; izlemin soyut düzeyleri ise içerik düzlemi olarak yapılandırılmaktadır. Hjelmslev’in bu yüzeysel ve soyut düzeyleri Greimas ve Denis Bertrand’da Uzdu Yıldız’ın (2017: 262) karşılaştırdığı ve bizim de aşağıdaki şekilde sütunladığımız kavramlarda karşılığını bulmaktadır:
Greimas | Bertrand |
---|---|
- betimsel düzey (gösterge dizgesi betimlenir ve üst dile aktarılır) | - söylemsel yapılar (yerdeşlikler, betisel ve izleksel olarak incelenir) |
- yöntembilimsel düzey (tutarlılık ve bağlantılar incelenir) | - anlatısal-göstergesel yapılar (anlatı izlencesi, anlatıdaki eylemin süreci ve anlatı kişileri incelenir, betimlenir, kişilerin kipsel yapıları incelenir) |
- bilimkuramsal düzey (inceleme nesnesinin göstergebilim açısından kavram ağı içinde anlamlandırıldığı bölümdür) | - derin yapılar (yazın yapıtının anlamsal çözümlemesi karşıtlık ve çelişki ilişkileri açısından göstergebilimsel dörtgen üzerinden çözümlenir. Böylece, anlatının anlam açılımı sağlanır. Yüzey yapıda görünmeyen anlamlara ulaşılır. |
Hjelmslev’in yüzeysel düzeyi, Greimas’ın betimsel ve yöntembilimsel düzeyi, Bertrand’ın ise söylemsel yapılar ve anlatısal-göstergesel yapıları dizimsel bağıntılar içerirken sırasıyla yine her birinin soyut düzeyi, bilgikuramsal düzeyi ve derin yapıları dizisel bağıntılar içermektedir.
Çalışmamızda ilk boyutu konu dışı bırakırken sınırlılık ilkesi bakımından yalnızca ikinci boyutu yani içerik düzlemi/bilgikuramsal düzey/derin yapılar/ düzeyini ele almak zorunluluk oluşturmaktadır.
Bu anlatıda Greimas’ın eyletim, edinç, edim ve yaptırım aşamalarından oluşan dörtlü anlatı çizgesinin son aşamasındaki yaptırım aşaması ele alınmaktadır.
Panier’nin (Panier, 2002) ifadesiyle yaptırım (fr. manipulation) anlatısal çizgenin bitirişsel evresidir. Bu aşama, edim aşamasının kılgısal sonucu ile karıştırılmamalıdır. Yaptırım, gerçekleşecek izlenceyi görüngeselleştiren (fr. mise en perspective) (Günay ve Aslan Karakul, 2020) eyletime bağlılaşık olarak, yerine getirilmiş izlencenin bitiş değerlendirmesini sunar (dönüşmüş durumların, edimleşmiş eylemlerin ve uygulamaya geçmiş edinçlerin). Bu yorumlama işlemleri (yorumlayıcı yapım) gönderen (yargılayıcı ve bilgileyici) ve işlemci özne rollerini yeniden sahneye çıkarır. Yaptırım aşamasında, aynı zamanda işlemci özne hak ettiğine (olumlu ya da olumsuz) de kavuşur. İşlemci özne kendini, tanınmış özne kimliğini işaret eden ya da gösteren bir nesne-ileti ile niteliklendirilmiş görür. Masallardan örneklendirecek olursak zorlukların üstesinden gelen kahramana (İşlemci Özne) Kral güzeller güzeli kızını verir, tahtını da ona bırakır vb.
Anlatının derin yapısında yer alan yaptırım aşamasındaki işlemci özne ve yargılayıcı ve bilgilendirici gönderen arasındaki değerlendirmeler bilişsel boyutta gerçekleşir. Burada edenlerin eyleyen rollerine göre eylemlerinin uygunluk (tutarlılık ve bağlılık)ları gözden geçirilir.Kipleştirme anlatı izlencesinde özneyi tanımamızda eylemlerin sınıflandırılmasında kolaylık sağlar. “Kipleştirme öznenin sözcesinde belirttiği işaretleri açıklar” (akt. Günay, 2002: 48). Çalışmamızda kipleştirmeyi öne çıkarma nedenimiz, özneyi daha iyi tanıma amacına yöneliktir.
Hz. Süleyman ve Kanadı Kırık Kuş anlatısının kişileri Hz. Süleyman, Derviş ve Kuş’tur.
Hz. Süleyman: Anlatı evreninin dışında aynı zamanda gerçek dünyaya ait bir kişidir. Hz. Dâvûd’un, Allah’ın isteği üzerine hem hükümdarlığını hem de peygamberliğini kendisine aktardığı oğludur. Üstün kişilikli, şükreden, sâlih, hakîm, anlayışlı bir kul olduğu için, keskin zekâsı, engin bilgisi ve hikmeti olan bir zat’tır. Adı Kur’an-ı Kerim’de defalarca geçmektedir. Kur’an, Hz. Süleyman’ın güzel bir kul olduğunu, daima Allah’a yöneldiğini, Allah katında büyük değeri ve güzel yeri bulunduğunu belirtmektedir (Sâd suresi 38/30, 40).
Hz. Süleyman’ın olayları değerlendirme ve sorunları çözme yeteneği babasından daha üstündür: Kur’an’da geçen koyun sürüsü (El-Enbiya 21/78, 21/79) (Yazır, 2011) ve aynı çocuğu sahiplenen iki kadın sorunu örnek gösterilebilir. Hazreti Süleyman’a kuş dili öğretilmiştir (Neml suresi 27/20-1). Süleyman Davut’a varis oldu: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden bolca verildi” (Neml suresi, 27/16).
Derviş: Mevlana Mesnevî’nin ilk kitabında onları “Hırka altındaki sultanlar” diye nitelendirmiştir.“Hakiki derviş yoksuldur.
Bir hırka, bir lokma ile yetinir, kendi kendine yeterlidir. Miskinliğiyle övünür, ancak yoksulluğunu hiçbir zaman çıkar sağlamanın bir aracı olarak görmez. İbrâhim b. Edhem gibi el emeği ve alın teriyle geçinir. Gönlü zengin, eli açıktır. Zengin bile olsa servet gönlünde değil elindedir. Herkese yardım eder, uğradığı haksızlıklara tahammül gösterir, bütün insanları sever. Dövene karşı elsiz, sövene karşı dilsizdir. Yaratandan ötürü yaratılanı hoş görür. Yetmiş iki millete bir gözle bakar, günahkâr insanlardan yüz çevirmez, edepsizlerden bile edep öğrenmeyi bilir. Sa‘dî’nin deyimiyle derviş gönül ehlidir, Allah adamıdır. Çiğnendikçe daha iyi ürün veren toprağa benzer. Sevimli ve güler yüzlüdür, soğuk tabiatlı ve asık suratlı değildir. Herkesi anlamaya ve derdine deva bulmaya çalışır. Ermiş ve ergin bir insandır. Dervişin eli, gönlü ve bedeni boştur; elinde mal, gönlünde mal edinme arzusu bulunmaz, bedeniyle günaha girmez Aslında dervişlik çok zor bir yoldur. Bu zorluk hakkıyla bilinseydi kimse dervişliğe talip olmazdı” (Yazıcı, 1994: 189).
Dervişlik hırkasını giyen derviş onu taşımanın sorumluluğunu da en iyi bilendir.
Kuş: Kur’an’da kuşlar sıkça geçer. Gökyüzünün boşluğunda Allah’ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır (Nahl suresi, 16/79). Görmez misin ki, göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah’ı teşbih ettiklerini)? Her biri kendi tesbihini ve duasını bilmiştir. (Nur suresi, 24/41). Onlar, Allah’a kulluk eden onun emirlerini yerine getiren canlılardandır. Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? … Üzerlerin sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı (Fil suresi, 105/3-4). Görüldüğü üzere kuşlara iyilik edenler ödüllendirilir, kötülük edenler ise cezalandırılır.
Göstergebilimsel çözümlemede işlevin adı eyleyen, bu işi yapan anlatı kişisi ise edendir. Yani “özne” bir eyleyendir, Hz. Süleyman bir edendir. Hz. Süleyman yerine göre özne, gönderen, yardımcı ya da bir başka eyleyen olabilir. Eden sayısının anlatıdan anlatıya değişmesine karşılık eyleyen sayısı altıdır. Bu altı eyleyenin her biri bir işleve karşılık gelmektedir (Gönderen, Özne, Nesne, Yardımcı, Engelleyici ve Gönderilen). Gönderen Özneyi harekete geçirir; Özne bir Nesneye yönelir; Yardımcı Özneyi nesnesine ulaşma konusunda destekler; Engelleyici Öznenin karşıtıdır (Karşı-Özne); Gönderici ise Özneyle Nesnenin tamamlanmış eylem sonrasındaki durumunu belirten işlevdir. “Hepsi birer işlevi belirten ve farklı kişiler tarafından gerçekleştirilebilen bu eyleyenler arasında eylemi gerçekleştirme durumlarına göre birleşimler görülür. Yani iki eyleyenin birbirleri arasında amaca dayalı, bir eyleyenin diğer eyleyene ne amaçla yöneldiğini gösteren bağıntılar kurulur” (Uzdu Yıldız, 2012: 15-16). Bu durumda eyleyenler arasında¸ eyleyen şemasında: Gönderen-Özne-Nesne arasında = isteyim eksenini; Gönderen- Nesne-Gönderilen arasında = iletişim eksenini; Yardımcı- Özne-Engelleyici arasında = güç eksenini (Günay, 2018: 92) oluşturur.
Bu kıssadan hissede, anlatı izlencesinin dört aşamasından (eyletim-edinç-edim-yaptırım) yaptırım aşaması söz konusudur. Ancak edim aşamasını da görebiliyoruz.İşlemci öznesi (Derviş) Öznenin (kuş) kanadını kırar. Bu edim aşamasıdır. Yaptırım aşamasında daha önceki aşamada Nesne konumundaki kuş, yargılayan (fr. judicateur) biçimindeki bir Gönderene (Courtes, 1991: 99) dönüşür ve İşlemci Özneden (Hz. Süleyman) Karşı-Özne (Derviş’i) cezalandırmasını ister.
Küçücük bir kıssada iki farklı anlatı izlencesi vardır. Birincisinde İşlemci Özne (Derviş) kuşun (Nesne) kadını kırar (Gönderilen). Bu süreçte dervişin hırkası hem gönderen (erk) hem de Yardımcı Özne olarak işlev görür. Engelleyici ise kuşun inancı (dervişin hırkasına bakarak yanlış yapmayacağını düşünür) ve elbette zayıflığı olarak değerlendirilebilir. Burada edim gerçekleşir ve Derviş kuşun kanadını kırar.
İkinci anlatı izlencesinde ise önceki edenler farklı eyleyen görevlerini üstlenirler: Kuş (Gönderen) Hz. Süleyman’dan (İşlemci Özne) Dervişi (Nesne) cezalandırmasını (ama İşlemci Özneye özgürlük bırakmaz, kendi istediği biçimde (kolunu kırmak) değil, (hırkasını çıkararak) cezalandırmasını ister. Böylece fiziksel bir ceza yerine ruhsal (moral) bir ceza verilir.
Anlatısal metinlerin incelenmesinde, izlencelerin sıralıdüzenini (fr. hiérarchie) iyi oluşturmak çok önemlidir. Bir metnin düzenlenimine (fr. dispositif) bilmek ve anlamak işlemleri girdiği andan itibaren doğru ve düzmece, /inanmayı–yapmak/ (inandırmak) ve /inanmak/ sorunu kendini gösterir. Anlatının içine yerleşmiş doğruluk (ve dış bir gerçeklikle bağıntı içinde değil), doğrulama işlemlerinin ya da ikna etme ve yorumlama gibi bilişsel işlemlerin meyvesi ve sonucudur. Bu işlemler /olmak/ ve /görünmek/in kipsel ulamları ve bunların sırasıyla doğru, giz, yalan ve düzmeceyi oluşturan birleştirimlerini (fr. combinaison): /olmak/ + /görünmek/; /olmak/ + /görünmek-değil/; /olmak-değil/ + /görünmek/; /olmak-değil/ + /görünmek-değil/ oyuna dahil eder.Bu durumu Greimas’ın doğrulama çizgesi (göstergebilimsel dörtgen) üzerinde aşağıdaki biçimde göstermek mümkündür:
Yaptırım aşamasındaki Özne ve Nesne, olma hâli Öznesi (fr. sujet d’état) ve olma hâli Nesnesidir (fr. objet d’état). Özne edimi sonrasında bir nesneye sahiptir ya da değildir. “Kuş karşısındaki kişinin Derviş hırkası taşıdığı için kendisine zarar vermeyeceğine inanmış ama yanılmıştır”. Dervişin hırka giymiş olması kuşun nezdinde doğruyu yansıtmak durumundadır. Nesne (Kuş) kendisine zarar veren Özneyi (Derviş) toplumsal değerler sistemindeki yerine oturtmuş ve buna göre “Derviş Hırkası giymiş birinin Derviş olacağına inanmıştır”.
Edim aşamasındaki Nesne (Kuş) Yaptırım aşamasında yargılayıcı Gönderen olarak İşlemci Özneden (Hz. Süleyman): “Kolunu kırmayın hırkasını çıkartın! Onunla kandırıyor” hükmünü talep etmektedir.
Bu noktaya taşınmış olan anlatının son aşamasındaki olma hâli sözcesi (fr. énoncé d’état) nin Öznesi Derviş’in olmak ve görünmek kipliklerinin göstergebilimsel dörtgendeki dört türlü içkinlik ve gerçekleşme bağlamından hangisine uygun düştüğünü görmek olasıdır. Şöyle ki:
1. Doğru : /Olmak/ (içkinlik) + /Görünmek/ (gerçekleşme): “Derviş + Derviş gibi görünüyor”
2. Düzmece : /Olmak-değil/ (içkinlik) + /Görünmek-değil/: “Derviş değil + Derviş gibi görünmüyor”.
3. Giz : /Olmak/ (içkinlik) + /Görünmek-değil/: “Derviş + Derviş gibi görünmüyor.”
4. Yalan : /Olmak-değil/ (içkinlik) + /Görünmek/ (gerçekleşme): “Derviş değil + Derviş gibi görünüyor “.
İncelediğimiz olma hâli sözcesi Öznenin (Derviş) Kuşun değerlendirmesiyle “yalan”a özdeştir. Derviş ya Derviş gibi davranacak ya da Hırkayı çıkartacaktır. Hem hırka giyiyor hem de yaradanın yarattığına zarar veriyorsa o Derviş değildir. Hırka giyip kuşun kendisinden kaçmasını engelleyen bir yalancıdır. Onu hırkasıyla kandırmıştır.
Sonuç olarak, Anlatı izlencesinin son aşaması olan Yaptırım aşamasındaki inceleme nesnesinin olma hâli sözcesi temel alınarak, anlamsal çözümlemesi karşıtlık ve çelişki ilişkileri açısından değerlendirilmiş ve göstergebilimsel dörtgen üzerinden /Olmak/ ve /Görünmek/ kiplikleri incelenmiş, anlatının anlam açılımı yapılmaya çalışılmıştır. Böylece, yüzey yapıda görünmeyen anlama ulaşma çabası gösterilmiştir. Göstergebilimsel anlamlandırma aygıtlarından anlatının derin yapısındaki anlamın değerler evrenindeki karşılığı bulunmaya çalışılmıştır. Çıkan sonuçta, etik olarak “bir şeyi “yapabilir” olmanın her durumda “yapmaya” izin verip vermeyeceği ya da yapmaya bir gerekçe sağlayıp sağlamayacağı” (Tepe, 2000: 1) sorgulanmıştır. Hz. Süleyman Allah katında büyük değeri ve güzel yeri olan, sâlih, hakîm, anlayışlı bir kuldur, keskin zekâsı, engin bilgisi ve hikmeti olan bir zat’tır. Hz. Süleyman’ın olayları değerlendirme sorunları çözme yeteneği üstün derecededir. Ve anlatıda da bu niteliklerine uygun eylemde bulunmuştur: /olmak/ + /görünmek/ = doğru. Kuş, insan dışındaki tüm varlıklar gibi tabiatına uygun davranmıştır /olmak/ + /görünmek/= doğru. Derviş ise tanımı gereği, kendi fakir, gönlü zengin, tahammüllü, edepli, gönül ehli ve Allah adamıdır. “Yaratıcıya ait her şeyin derviş için özel ve kutsal olduğuna” (Işık, 2017: 35) inanılmaktadır. Ne yazık ki, bu anlatıdaki Derviş kuşun gözünden resmedilmiştir, Derviş tavırlarıyla hareket etmemiş ve Kuşun kanadının kırılmasına sebebiyet vermiştir.
/Olmak-değil/ + /Görünmek/= yalan
Soyut düzlemde ulaştığımız anlam bizi içinde /Olmak/ ve /Görünmek/ kipliklerinin yer aldığı sözle buluşturmuştur: Ya /Olduğun/ gibi /Görün/, ya /Göründüğün/ gibi ol.
Kaynakça
Courtes, J. (1991). Analyse Sémiotique Du Discours. De l’Énoncé à l’Énonciation. Paris: Hachette/Université.
Günay, V. D. (2002). Göstergebilim Yazıları. İstanbul: Multilingual Yayınları.
Günay, V. D. (2018). Bir Yazınsal Göstergebilim Okuması: Kuyucaklı Yusuf. İstanbul: Papatya Bilim Yayınları.
Günay, V. D. ve Aslan Karakul, S. (2020). Dil Sözlüğü. İstanbul: Papatya Bilim Yayınları.
Işık, C. (2017). Erenlerin Süreği: Alevi Dervişlik Geleneği ve Derviş Ruhan. İzmir: Tibyan Yayıncılık.
Lancioni, T. (2010). Mode semi-symbolique et architectures textuelles. Actes Sémiotiques, 113. Erişim adresi https://www.unilim.fr/actes-semiotiques/1733
Panier, L. (2002). La sémiotique. Erişim adresi https://bible-lecture.org/histoire-enjeux/semiotique-panier/2/
Rifat, M. (2000). Gösterge Avcıları: Şiiri Okuyan Şairler 1. İstanbul: Om Yayınevi.
Şengül, İ. (2002). Kıssa. İslâm Ansiklopedisi (Cilt: 25). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Eşirim adresi https://islamansiklopedisi.org.tr/kissa–kuran
Tepe, H. (2000). Etik ve Meslek Etikleri. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.
Uzdu Yıldız, F. (2012). Göstergebilim Kiplikleri açısından Anlatı Kişilerinin İncelenmesi (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Uzdu Yıldız, F. (2017). “Acıbademdeki Köşk”te Anlatıcı ve Kişi Kiplikleri. Tübar, XLII, 259-271.
Yazıcı, T. (1994). Derviş. İslâm Ansiklopedisi (Cilt: 9). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Eşirim adresi https://islamansiklopedisi.org.tr/dervis
Yazır, H. (2011). Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali. (Sadeleştiren: Kahraman Yusufoğlu). İstanbul: Yılmaz Basım.
Bu çalışmaya atıf yapmak için e-kaynakça
Aslan Karakul, Songül. Olmak ve Görünmek Kiplikleri Bağlamında Bir Çözümleme. Türkiye Göstergebilim Çevresi. <https://turkgostergebilimi.com/olmak-ve-gorunmek-kiplikleri-baglaminda-bir-cozumleme-doc-dr-songul-aslan-karakul/> … / … / … (erişim tarihi).
Ders niteliğinde bir çalışma. Çok tesekkurler. S.Sarac