Görsel Göstergebilim
Maria Giulia Dondero ve Kaan Tanyeri
Çeviri: Nilgün Çelik
Göstergebilim ilk uygulamaları nedeniyle yazınsal bir alan olarak görülse de günümüzde çok çeşitli hâle gelmiştir. Siz, çoğunlukla görsel göstergebilim üzerine yoğunlaşıyorsunuz. Göstergebilimle nasıl tanıştığınızı, bunun arkasındaki hikâyeyi bize anlatır mısınız? Görsel göstergebilime odaklanmayı seçmenizin bir nedeni var mı?
Bologna Üniversitesi’nde öğrenciydim (Sanat, Müzik ve Sahne Sanatları, Felsefe ve Beşeri Bilimler Fakültesi) ve sanat tarihi derslerini takip ettim. 1996-1997’de Paolo Fabbri Bologna’ya öğretmenlik yapmak için geldi ve onun görsel göstergebilim dersleri beni gerçekten büyüledi. İşte o zaman ilgimin sanat tarihinin ötesinde olduğunu, görsel sanatları farklı bir perspektiften incelemeyi, farklı zaman dilimlerine ait görüntüler arasında benzerlikler ve farklılıklar aradığımı fark ettim. Paolo Fabbri ile bu karşılaşmadan sonra genel göstergebilim okumaya başladım.
Sizi en fazla etkileyen göstergebilimciler kimlerdir? Bize onlardan bahseder misiniz?
Paolo Fabbri’den sonra, görüntü analizi ve genel metinsellik ve bedensel ifade teorisi açısından göstergebilim teorisi ile bana en çok ilham veren göstergebilimci Jacques Fontanille ile tanıştım. Hâlâ onun en yenilikçi post-Greimasçı bilim adamı ve öğrencilerine karşı cömert olduğunu düşünüyorum. Bilimsel görüntülere yaklaşımım ve Fontanille ile yazdığım kitabım, The Semiotic Challenge of Scientific Images A Test Case for Visual Meaning (Bilimsel İmgelerin Göstergebilimsel Zorluğu-Görsel Anlam İçin Bir Test Örneği), Jean-François Bordron’un görüntüsellik teorisinden ve görüntünün anlatım düzleminde biçimden töze geçiş sürecine ilişkin önermesinden de ilham alıyor.
Hayatımdaki bir diğer çok önemli göstergebilimci Jean-Marie Klinkenberg’dir. Görsel retorik ve görsel göstergebilim konusunda harika bir iş çıkarmış biridir ve muhtemelen 70’lerde görüntülerin maddeselliği ile ilgilenen ilk göstergebilimciydi. Genel göstergebilim teorisinin bazı kısımları hakkında sık sık eleştirildim ancak görüntüler hakkında yazdığı her şey, özellikle görüntü-metin teorisine (birleştirimci söylem) yaklaşımı bana çok ilham verdi.
Göstergebilimsel düşüncem ve metodolojik yaklaşımım açısından çok önemli olan bir diğer göstergebilimci, kültürel nesnelerin çok keskin analizleriyle güçlü biçimlendirmeyi uzlaştırabilen Pierluigi Basso Fossali’dir.
Aslında eğer haklıysam, edebî yazı görselliğe yenildi ve yenilmeye devam edecek. Gelecek, görsellik üzerine kurgulanıyor. Bunu nasıl açıklayabiliriz? İnsanlık, ilk insandan beri görüyor ama bugünün dünyasında gözlerimiz farklı bir önem kazanmış gibi…
Bence son zamanlarda değişen şey; görüntülerin, Barthes’ın yaklaşımına göre veya felsefi yaklaşıma göre daha derin bir şekilde incelenebileceğini anlamamızdır. Göstergebilim, insanların bir görüntünün; bir söylem olduğunu ve tartışmalar, çelişkili tartışmalar ve üst- yansıma üretebileceğini anlamalarına olanak verir. Görsel çalışmalar alanı da görüntülerin anlaşılmasına katkı sağlar ancak görsel araştırmalardaki sorun, görüntülerin okunmasına rehberlik eden ve bir görüntünün anlamının uzamsal kompozisyonunun analizine dayalı olarak anlaşılmasını engelleyen ideolojidir. Bu nedenle görsel göstergebilimin ilgilendiği konuların yazı çalışmalarında karşılaşılanlara çok yakın olduğuna da ikna oldum. Her iki disiplinin de odak noktası, alt-tabaka ve yazıt sorunlarının olmasıdır ve dijital okuryazarlığa olan ortak ilgi nedeniyle ikisi arasındaki geçişler bugün önemli hâle gelmektedir.
Şu anda yazınsal göstergebilim üzerine çalışıyorum. Bu, şüphesiz benim edebiyata olan bağlılığımdan kaynaklanıyor. Görsel göstergebilimciler, yazınsal göstergebilimcilere nasıl bakıyor? Güncel değil miyiz?
Bana göre herkesin yazınsal göstergebilime çok fazla saygısı var! Görsel göstergebilim, sözlü ve yazınsal göstergebilimden esinlendi (görüntü çözümlemesinde sözceleme kuramının kullanımına bakmak gerekir) ancak yazınsal göstergebilimin de görsel göstergebilimden çok şey öğrenebileceğini düşünüyorum. Figüratif ve plastik çözümleme arasındaki ayrım, yalnızca olayların anlatımı ve aralarındaki şematik ilişkileri inceleyen yazınsal çözümleme için yararlı olmakla sınırlı değildir. Aynı zamanda maddi bölüm (romanlar ve anlatımlar da maddi nesnelerdir) ve araçsal nesne olarak metnin düşüncesi, hâlihazırdaki yazın çözümlemesini çok daha büyük karmaşaya taşıyabilir. Bu karmaşa ise yazın, yeni araçlar üzerinde geziniyorken özellikle bugünü ilgilendirir. Güncel görsel göstergebilim de görüntüyü bir maddilik olarak incelemekte ve görsel antropolojide başlayan maddi dönüşe katkıda bulunmaktadır (bkz. Photos Objects Histories: On the Materiality of Images, Elizabeth Edwards and Janice Hart, eds., 2004). Edebiyat teorisinin, görselliği ve daha genel olarak medyayı incelemek için göstergebilimden yararlanmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Öyleyse görsel göstergebilim görüntüyü nasıl inceler? Analizinizi hangi süreçler ile yapıyorsunuz?
İmgeleri analiz etmek için, Pierluigi Basso (plastik ifadenin hem plastik hem de mecazi bir okumasını yapmak mümkündür) tarafından yapılan diğerlerinin yanı sıra Jacques Fontanille gibi göstergebilimciler tarafından alt-katman ve tamamlayıcı kavramları (support matériel et support formel) aracılığıyla iyi düzenlenmiş Greimas’tan bazı temel kavramları [“Figurative Semiotics and the Semiotics of the Plastic Arts.” New Literary History, 20, no. 3 (1989):627-649] kullanıyorum. Ancak en önemlisi; plastik ve figüratif analizi, dile getirilen söylenen ifade çalışmasıyla (sözcelenmiş sözceleme) ilişkilendirmektir. Çünkü figüratif analiz, görüntünün kompozisyonu (perspektif türleri, dizinsel adresler, bakış açıları arasındaki çatışmalar vb.) ile görüntünün gözlemci için belirlediği konum (uzamsal ama aynı zamanda bilişsel ve duygusal) arasındaki ilişkiyi anlamanıza izin verir.
Bu çözümleyici süreçlerin temel amacı nedir? Görünenin ardındaki gizil anlama ulaşmak mı?.. Eğer öyleyse her görüntü, mutlaka gizil bir anlama sahip midir? Çünkü sosyal medyada paylaşılan sıradan bir günlük fotoğrafın çok da gizil anlama sahip olduğunu düşünmüyorum. Bu tür durumlarda çözümlemeniz değişir mi?
Görüntülerin gizli anlamıyla pek ilgilenmiyorum! Kompozisyonlarını, türlerini ve statülerini incelemekle daha çok ilgileniyorum. Durum, görüntüye uygulanan yorumlama tipini ve görüntünün dolaşım koşullarını belirleyen şeydir. Dijital sosyal medyadaki görüntülerden bahsediyorsunuz. Farklı bir statüleri var, sanatsal ve bilimsel görüntülerden farklı değer ekolojileri arasında dolaşırlar. Çözümleme; görüntülerin, türlerinin (portre, natürmort vb.) ve soyağacının durumlarını dikkate alarak başlamalıdır. Sanatsal bir görüntüyü ya da bilimsel bir görüntüyü analiz etmemiz gerektiğinde kullanılacak metodolojik araçlar farklıdır. Sanatsal görüntüde kritik olan plastik ve malzeme boyutlarının (üretim hareketleri) analizidir. Oysa bilimsel görüntülerin onları üretmek için kurumsallaştırılan parametrelerle ilişkili olarak bir dizi görüntü içinden incelenmesi gerekir. Bilimsel olarak geçerli olması için her bilimsel görüntünün, diğer bilim insanları tarafından yeniden üretilebilir olması gerekir. Sıradan fotoğraflar, amatör bir statüye sahiptir ve fotoğrafın hitap ettiği toplulukla ilgili olarak kusurlara, hatalara, filtrelere ve dile getirilen ifadelere dikkat edilerek geçmişte aile ve kişisel fotoğrafların olduğu şekilde çalışılmalıdır (aile, arkadaşlar, büyük topluluklar vb.).
Sosyal medyadan bahsetmişken büyük görsel verilerden de bahsedebiliriz. Bize büyük görsel verilerden bahseder misiniz? Göstergebilim, büyük görsel verilerle nasıl ilişkilidir?
Göstergebilim alanında pek fazla akademisyen bu konuyla ilgilenmiyor. Bunlardan ilki, siyasi ve gazetecilik bilgileriyle ilgili büyük verilerin analizi üzerinde çalışan Dario Compagno’dur. Benim açımdan büyük görsel verilerin analizinin, bütüncenin göstergebilimsel analizine nasıl yardımcı olabileceğini anlamaya ve Warburg ve Focillon’un zamanında mümkün olmayan formların soyağacının bir analizini geliştirmeye çalışıyorum (bkz: https: //ceserh.hypotheses.org/997). Son kitabım The Language of Images. The Forms and the Forces‘ta büyük görsel verilerin bir meta-görüntü olarak görselleştirilmesini inceledim. Onu sanat tarihinde ve dilbilimleri alanında “görüntülerin içinde görüntüler” geleneği içinde ele almaya çalıştım. Büyük görsel veriler üzerine çalışmanın, her zaman farklı söylem türleri arasında “ortak diyagramlar” -Paolo Fabbri’nin La svolta semiotica’da dediği gibi- bulmakla ilgilenen göstergebilimciler için çok faydalı olabileceğini düşünüyorum. Görsel biçimlerin hesaplamalı analiz yoluyla analizi, analitik parametreleri algımızın izin vermediği bir şekilde tanımlama olasılığını da sunabilir. Makine öğreniminin nasıl çalıştığını ve değerlerin algoritmik üretimini nasıl anlayabileceğimizi anlamak göstergebilimciler için kesinlikle çok önemlidir.
Bu bağlamda göstergebilim, gelecekte daha da değerli bir yöntem hâline gelecek diyebilir miyiz? Dünyayı daha iyi anlamak için galiba ona ihtiyacımız her geçen gün artacak?
Bu mümkün. Ancak genç göstergebilimcilerin yeni teknoloji ve yeni iletişim formatlarında uzman olmaları gerekir. Bu açıdan, İtalya’da çalışan göstergebilimcilerin iletişim teknolojisinin yeni sınırlarını öğrenmeye ve incelemeye daha yatkın olduğunu düşünüyorum.
Görsel göstergebilim üzerine dünyadaki çalışmalar nasıl? Bu konuda hangi akademisyenlerden söz edebiliriz? Görsel göstergebilimcilerin oluşturdukları bir çevre ya da toplandıkları bir dergi var mı?
Journal Visio artık mevcut değil, ancak Uluslararası Görsel Göstergebilim Derneği (AISV/ IAVS), geçmiş Visio sorunlarını kamuya duyurmak için dijitalleştirilmesi üzerinde çalışıyor. En iyi görsel göstergebilimcilerin, ilk cevabımda daha önce bahsettiğim kişiler olduğunu düşünüyorum. Anne Beyaert-Geslin, Marion Colas-Blaise, Odile Le Guern, Massimo Leone ve Anne Henault tarafından bazı çok önemli analizler de yapılmıştır.
Biliyorsunuz sizi sorularımla sık sık rahatsız ediyorum. Göstergebilime merak duyan ben ve benim gibi araştırmacılar için neler önerebilirsiniz? Neler yapmalıyız, neler okumalıyız?
Size sadece bir tavsiye vereceğim, göstergebilimde beceri ve kültür inşa etmek için birçok Roman dilini okuyabilmek gerekiyor. Pek çok önemli kitap İngilizceye çevrilmiş olsa bile (örneğin, Greimas’ın kitabı neredeyse tamamı çevrilmiştir), Avrupa göstergebilim geleneği (Latin Amerika’da da mevcuttur ve yenilenmektedir) ve çok önemli makaleler çoğunlukla Fransızca, İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca. Kendinizi İngilizce edebiyat ve kültürle sınırlamamak çok önemlidir.
Son olarak, Türkiye Göstergebilim Çevresi için dileklerinizi duymak isterim. Bize mesajınız var mı?
Türk Göstergebilim Çevresi’nin güçlendiğini bilmekten çok memnunum. Türk akademisyenler ve aydınlar çok dil konuşurlar; bu önemli bir nitelik ve genç nesillerin tam olarak bunu başarmasını umuyorum: birçok dili okuyabilen, kültürlü insanlar olmak…
Her şey için çok teşekkürler…