Anlatısal Yapı
Türü ne olursa olsun göstergebilimsel bir okuma süzgecinden geçirilen metinler değişik anlam katmanlarında çözümlemeye tabi tutulurlar. Çözümleme sürecini ilgilendiren bu yapılardan (düzey) biri de göstergesel-anlatısal yapıdır. Sırasıyla ele alınacak olursa anlatısal yapı incelemesi, söylemsel yapının incelenmesinden sonra yapılır. Elbette, her anlam düzeyi kendi içinde ayrı ayrı ya da belirli bir sıralamaya gerek duymaksızın incelenebilir. Ancak, birbiriyle bağıntılı verilere ulaşmak, bir önceki anlam düzeyinde elde edilen verileri bir sonraki düzeye aktararak çözümlemenin hem daha sağlıklı hem de farklı anlam düzeylerinde elde edilen verilerin ilişkisel değerlerini saptamak ve her anlam katmanında edinilen verilerin ele alınan inceleme nesnesinin anlam evreninin oluşmasına ne tür katkı sağladığını bütüncül bir şekilde gözlemleyebilmek açısından sıralı çözümleme önem arz etmektedir.
Anlatı düzeyinde gerçekleştirilen bir okuma edimi ile bir anlatıda yer alan kişilerin işlevleri ortaya konur. Bu işlevlerin saptanması ile kişilere bağlı eylemlerin, bu eylemler neticesinde değişim ve dönüşümlerin, bu değişim ve dönüşümlerin kişiler üzerinde yarattığı etkilerin vb. unsurların metinde nasıl düzenlendiğini ortaya koymak amaçlanmaktadır. Bu bağlamda anlatı düzeyinde yapılacak bir okuma edimi için bazı sorulara cevap aramak yerinde olacaktır. Örnek olarak:
1. Bir metni bütünüyle ele almak yerine kesitleme işlemiyle küçük parçalara ayırarak incelemek, okumayı yapacak öznenin işini kolaylaştıracaktır. Bu yüzden anlatıda kaç temel kesitin yer aldığı, bu temel kesitlerin hangi koşullar göz önünde bulundurularak belirlendiği, bu kesitlerin ve her kesitte bulunan temel izleklerin, anlatı izlencesindeki karşılıklarının ne olduğu vb. sorulara baştan cevaplar aramak doğru bir yaklaşım olacaktır.
2. Anlatı belirli bir düzen içinde ve mantıksal bir yol ile kesitlere ayrılıp yukarıdaki sorulara cevaplar bulunduktan sonra her bir kesitte tespit edilen temel anlatı izlencelerinin neler olduğu, belirlenen temel anlatı izlencelerinin karşı anlatı izlencelerinin olup olmadığı, varsa eğer bu anlatı izlencelerini oluşturan öznelerin arasındaki çatışmanın ne olduğu vb. sorularına cevaplar aranabilir.
3. Her bir kesitin temel anlatı izlencesini destekleyen kullanımdaki (yardımcı) anlatı izlencelerine hangi koşullarda rastlandığı; kullanımdaki anlatı izlencelerinin karşı anlatı izlencelerine rastlanıp rastlanmadığı; rastlanmışsa bu anlatı izlencelerini oluşturan öznelerin arasındaki temel çatışmanın nedenlerinin neler olduğu vb. sorulara yanıt aranabilir.
4. Ayrıca eyleyenler çizgesi (şeması) vasıtasıyla her bir anlatı izlencesi için çizgeler oluşturulabilir ve her bir çizgede özne ve nesne arasındaki bağlaşık ve/veya ayrışık ilişkinin nasıl düzenlendiği, bu bağlaşık ve/veya ayrışık durumların anlatıya ne tür katkı sağladığı sorgulanabilir.
5. Anlatı izlencelerinden ve eyleyen şemalarından yola çıkarak anlatıya daha çok hangi kipliklerin hâkim olduğu, bir anlatı izlencesinin neden ve ne şekilde olumlu ya da olumsuz sonuçlandığı, ortaya çıkarılan kipsel durumların anlatıya ne tür katkı sağladığı vb. durumlar açıklanabilir.
6. Sonra olarak genel bir değerlendirme için anlatı düzeyinde gerçekleştirilen incelemenin metnin ilgili anlam düzeyindeki evrenine ne tür katkısının olduğu sorgulanabilir.
Kısaca, bu sorular sayesinde anlatıyı oluşturan temel ve kullanımdaki anlatı izlenceleri; izlencelerde bulunan eyleyenleri, eylemleri ve işlevleri, eyleyenler arası ilişkileri, eyleyenlerin eylemleri neticesinde edindikleri kipsel rolleri (istemek, zorunda olmak, bilmek, muktedir olmak, yapmak, olmak) ve bu rollerin anlatıya kattığı değerleri vb. incelenmiş olacaktır. Dolayısıyla ikinci anlam düzeyi olan bu anlatısal katmanda eyleyenler, eyleyenlerin birbirleriyle olan ilişkileri, eyleyenlerin eylemleri neticesinde edindikleri kiplikler ve metni oluşturan olay örgülerinin bir anlatı izlencesi çerçevesinde nasıl meydana geldiği vb. unsurlar incelenir.
Greimas’ın geliştirdiği eyleyenler çizgesi ile eyleyenler, üstlendikleri eyleyensel rollere ve eylemlerine göre ele alınır. Metni çözümlerken anlatı düzeyinde yapılan bir incelemede anlatıda yer alan eyleyenler, işlevlerine ve aralarındaki ilişkiye göre de açıklanır. Eyleyenler; anlatı izlencesinde işlevlerine göre gönderen-gönderilen, özne-nesne, yardımcı-engelleyici olabilir. Metinde yer alan eyleyenler, eylemleri neticesinde farklı kipsel roller edinebilirler. Bu roller anlatı izlencesinin olumlu ya da olumsuz bir şekilde bitmesiyle yakından ilişkilidir. Göstergebilimsel bir çözümlemede önemli bir rol oynayan kipsel roller, metnin içinde değişim ve dönüşümlerle desteklenen hareketli yapılar oldukları için süreç içindeki işlemleri de değişim gösterebilir.
Anlatısal düzeyde yer alan kiplikler; eyleyenlerin birbiri arasındaki ilişkiyi, eyleyenlerin eylemleriyle olan ilişkisini belirleyen özelliklerden biridir. Anlatı izlencesindeki her aşamanın, kiplik açısından temel görünümleri farklılık oluşturabilir. Eyletim aşamasında gönderen ile özne arasında ikna-inanma ilişkisi temelinde yönlendirme, yetiştirme ve donatma açısından kiplik ilişkisi görülmektedir. Edinç ve eylem aşamasında ise öznenin nesneye yönelimde daha çok kendisinde var olup olmadığını kontrol ettiği yeterlilikler vardır ve göstergebilimde temel kiplikler olarak adlandırılan kiplikler bu aşamada yer alırlar. Bunlar; isteme, bilme, muktedir olmak ve zorunda olmak kiplikleridir. Öznenin gönderen tarafından yönlendirildiği nesneye ulaşma konusundaki isteği, bilgisi ve gücü onun eylemindeki başarıyı belirleyen ölçütlerdir. Kiplikler ve özne ilişkisi anlatı sürecinin anlamlandırılmasında önemlidir.
Bu çalışmaya atıf yapmak için e-kaynakça
Anlatısal Yapı. Türkiye Göstergebilim Çevresi. <https://turkgostergebilimi.com/anlatisal-yapi/> … / … / … (erişim tarihi).